Süper Lig’de transfer sezonu resmen başladığı gün açıklanan Harcama Limitleri ise kulüpleri daha önceki yazımda belirttiğim gibi bir cendereye soktu. Kulüpler haklı olarak itiraz ediyor. Örneğin Fenerbahçe’nin 64 milyon € olan bütçesini bir anda 18.8 milyon €’ya indirmesini istemenin mantığını anlamıyorum. TFF’nin Limit hesaplarını nasıl yaptığını şeffaf olarak kamuoyuyla paylaşmadığı için de çok fazla spekülasyon oluyor.
Transfer haberleri futbol aşığı olan halkımızın oldukça ilgisini çektiği için bol miktarda yapılan spor programları çok seyrediliyor. Hazır stüdyolarda ve çoğu zaman konuklara para verilmediği için ucuza maledilen bu programlar TV kanallarına iyi para kazanıyor. Nitekim bunu farkeden birçok spor yazarı ve yorumcusu, pandeminin de sunduğu fırsatla kendi YouTube kanallarını açtılar. Ama konumuz bu değil.
Kulüplerimiz transfer yapmak istiyor. Ama zaten kısıtlı olan Harcama Limitini bonservis için kullanmak istemiyorlar. Hatta Harcama Limitini daha efektif kullanmak adına menajerlik ücretlerinin “danışmanlık ücreti” olarak gösterilmesi hilesine başvuruyorlar. İşbu yüzden kulüplerimiz mukavelesi bitmiş veya kiralık oyunculara yöneliyorlar. Mukavelesi biten oyuncuların çoğu mevcut kulubü tarafından yeni kontrat verilmeyen ıskartaya çıkmış oyuncular. Bonservis verebilme bütçesi olan takımlar ise, mesela Başakşehir ve Trabzonspor, düşük bonservis bedellerine genç futbolculara yatırım yapıp birkaç sene de meyvesini alacaklar. Cengiz Ünder ve İrfan Can buna çok iyi örnekler.
Özellikle Avrupa kulüpleri çok maaş verdikleri ama verim alamadıkları oyuncuları ya satıyor ya da kiralıyorlar ve böylece maaş yükünü azaltmış oluyorlar. Türk kulüpleri içinde bulundukları krizden ötürü çoğu ıskarta olan bu oyuncuları alarak bir nevi zar atıyor. Çünkü bu ıskarta futbolcuların bazıları bir sezon önce 3-5 maç bile oynamamış oluyor ve yeniden form tutmaları aylar alıyor.
TFF’in gelecek sene uygulatacağı yabancı futbolcu sınırlaması kararı ve FFP yüzünden Süper Lig kulüpleri yeniden Türk oyunculara yöneldi. Çünkü Türk oyuncu parasını alamayınca FİFA’ya şikayet edemiyor. Ayrıca kulüpler Türk oyuncuya mukavelesinde resmen yazamayacağı “sözlü” vaatler verebiliyorlar. Örneğin diyelim ki bir kulüp yerli bir oyuncu alacak. Eğer alacağı paranın hepsini mukaveleye yazsa TFF’nin belirlediği harcama limitini aşacak. O zaman o yerli oyuncuya şunlardan birini veya ikisini birden söz veriyorlar: “Alacağın paranın yarısı mukavelede olacak diğer yarısını ise bir sponsor verecek” veya “maaşının bir miktarını gelecek yıl bütçe açılınca vereceğiz.”
Sözlü yapılan bu anlaşmaların birkaç sıkıntısı var:
- Diyelim ki o futbolcu bir maçta kötü oynadı, seyirci yuhaladı ve oyuncu da döndü tribünlerle polemik yaşadı. Kulüp de bunun üzerine oyuncunun sözleşmesini feshetti.
- Oyuncu verimsiz bir sezon geçirdi ve kulüp oyuncuyu yollamak istedi.
- Oyuncu sakatlandı ve sahalardan 8 ay uzak kaldı.
Bu üç senaryoda da oyuncu mukavelesinde ne yazıyorsa onu almak zorunda. Verilen vaatler sözde kalabileceğinden aklı başında veya başka seçenekleri olan hiçbir futbolcu böyle “masa altı” mukavelesi imzalamaz.
Harcama limitleri vesaire sebeblerle bu sene de transfer zor geçecek.