Çok küçük yaşlarımdan beri Türk futbolunu takip ediyorum. Bu alakam zamanla takım tutmanın ötesine geçip futbolla ilgili her şeyle ilgilenmeye dönüştü. Çok iyi hatırlıyorum 1980’li ve 1990’lı yıllarda futbolcu kontratları en fazla 2 yıllıktı ve kontrat bitse bile kulüpler bonservis parası talep ederdi. Ama o vakitler futbol takımı bütçeleri çok düşüktü. Örneğin Aziz Yıldırım 1998’de Fenerbahçe’yi devraldığında kulübün yıllık bütçesi yaklaşık 16 milyon Dolar idi. Bu rakam 2010’lı yıllarda 100 milyon Doları geçti.

İki yıl mukavelesi olan oyuncuların birçoğu ilk sene kendini fazla yormaz ve deyim yerindeyse yatardı. İkinci sene ise her şeyini verirdi ki hem kontratı yenilensin, hem de daha fazla para kazanabilsin. O zamanlar boş mukaveleye imza atmak da revaçtaydı. Sanırım gaye parayı masa altından alarak vergi ödememekti. Geçenler eski bir futbolcu TV’de konuşurken sadece peşinat alarak boş mukaveleye imza attığını, eğer takım kötü giderse başka para alamadığını ve o yüzden devre arasında bir başka takıma transfer olduğunu anlattı.

Günümüzde ise kontratların çoğu 3-5 senelik. Ama adı profesyonel ama kendisi profesyonel olmayan birçok futbolcunun mentalitesi aynı. Mukaveleyi al, son seneye kadar kendini yorma, sadece ekstra prim verilen derbi maçlarında harika oyna, son sene her şeyini ver ve yeni mukaveleyi kap. Birçok Türk futbolcu birdenbire milyonlarca Avro kazanmaya başlayınca kendisini gece hayatına atıyor ve profesyonellikten uzaklaşıyor.

Yöneticilerimiz de profesyonel olmadıkları, finansal sorumlulukları bulunmadığı ve taraftarlara şirin görünmek için pahalı ve fakat spektaküler transfer yapma peşindeler. Hele bir de rakipten oyuncu kaparlarsa değme keyiflerine. Ardından ise bir takibat yok. Yani oyuncu aldığı paranın karşılığını vermiyorsa ve performansı düşükse ciddi bir yaptırım yapılmıyor. Halbuki her işyerinde olduğu gibi çalışanların performansı periyodik olarak denetlenir ve işten çıkarmaya varan çeşitli yaptırımlar uygulanır. Ama bu yapılmıyor. Senede 3-5 maç oynayan, bazen ardarda gelen iki teknik direktörün de oynatmadığı oyuncular senelerce kadroda tutuluyorlar. Hem takıma hem de oyuncuya yazık oluyor. Elbette ki içlerinde “bir daha böyle kontrat alamam” veya “küçük takımlara geri dönemem” diyerek kalan ve idare etmeye çalışanlar var.

İşte bu durumu önlemek için verilen maaşa karşı alınan performansın belirli aralıklarla denetlenmesi lazım. Diyeceksiniz ki bu işi teknik direktörler zaten yapıyor. Evet ama yeterli ve etkin olamıyor çünkü sonuçta teknik direktör de onlar gibi maaşlı bir eleman. O yüzden Başkan ve Yönetim Kurulundan oluşacak bir heyet futbolcularla tek tek ve en az iki ayda bir görüşmeli. Futbolcu iyi oynasa da kötü oynasa da görüşmeli ve denetim yapmalı. İyi oynamış olanlara ikramiye, yetersiz performans verenlere ise maddi cezalar verilmeli.

Belki içinizden birileri “futbolculara ceza vererek veya onları korkutarak performanslarını arttıramazsınız” diyebilir. Ben de size derim ki nasıl babalar çocuklarını veya öğretmenler öğrencilerini gerektiğinde ceza vererek veya sınıfta bırakma tehdidi ile yola getiriyorsa, futbolcular da böyle düzeltilebilir. İslamda “havf (korku) ile reca (ümit) arası” yaşamak tavsiye edilir. Yani yapacağın negatif hareketlerden dolayı ceza alacağından kork ama yapacağın pozitif fiillerden dolayı da ikramiye alacağından ümit dolu ol.

Benim en azından yukarıda belirttiğim konulara çözüm olarak şöyle önerilerim var:

  1. 27-30 yaş arası oyuncularda azami mukavele süresi 3 sene olmalı ve ücretin en fazla yarısı garanti ücret olmalı.
  2. 31-34 yaş arası oyuncularda azami mukavele süresi 2 sene olmalı ve ücretin en fazla üçte biri garanti ücret olmalı.
  3. 35 yaş üzeri oyuncularda azami mukavele süresi 1 sene olmalı ve ücretin en fazla dörtte biri garanti ücret olmalı.

Türk futbolunun birçok yapısal sorunu var ve bunları denenmiş ve fakat başarısız olmuş yöntemlerle çözmek mümkün değil. Otorite ve karar mercisi olan TFF’nin buna kafa yorması, kulüpler ve tüm diğer paydaşlarla bir araya gelerek çözümler üretmesi lazım.

Please follow and like us:

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error

Enjoy this blog? Please spread the word :)

  • Follow by Email
  • Facebook
  • Twitter