1909’da II. Abdülhamid’i iktidardan indirip yerine geçen İttihad ve Terakki cuntasınının hatalı ve hayalperest kararları Osmanlı’nın çökmesine sebep verdi. 1909’da devraldıklarında 30 milyon altın lira olan dış borç 1918’de bırakıp kaçtıklarında 270 milyona çıktı. Önce 1912-13 Balkan Harbi’nde yaşanan utanç verici hezimet ve ardından I. Dünya Harbi felaketi Osmanlı’daki Türk olmayan tebaların bağlarının zayıflamasına ve nihayet kopmasına sebebiyet verdi.
İttihatçılar bir günde iktidara gelmedi. Taht değişikliği öncesinde ülkede çeşitli olaylar çıkarılmış, gazeteler Abdülhamid’in diktatör, istibdatçı ve sansürcü olduğunu yazmış ve nihayet 31-Mart Vakası olmuştu. II. Abdülhamid’i hal fetvasında “isyana sebep olmak, masum insanları öldürtmek, dini kitapları yaktırmak, devlet malını israf etmek” gibi aslı astarı olmayan sebepler yer alıyordu. Ama halk bunlara kanmıştı.
15-Temmuz-2016’daki darbe girişimi öncesinde de benzer bir hava yaratılmıştı. Gazeteler sürekli Erdoğan’ın diktatör ve baskıcı olduğunu yazmış, Türkiye’nin çeşitli stratejik yerlerinde patlamalar olmuş, Gezi Olayları ve 17-25 Aralık yargı darbesi olmuştu. Kısacası iktidar değişikliği için ortam hazırlanmaya çalışılmıştı.
Senaryo aynıydı. 1909’da ‘dış güdümlü’ İttihad ve Terakki iktidara gelmişti. 2016’da yine ‘dış güdümlü’ FETÖ iktidara getirilecekti. Ama bu sefer ve tarihte ilk defa milletimiz yutmadı, kahraman vatandaşlarımız uyanık davrandı ve darbeye karşı durdu. O gün İstanbul’da olaylara bizzat şahit olmuş biri olarak Allah bizlere bir daha böyle bir gün göstermesin.
Bu vesile ile size bir başka tarihi paralelliği aktarayım. 30-Ekim-1918’de imzalanan ve başta İstanbul olmak üzere birçok şehrin işgaline ruhsat veren Mondros Mütarekesi’nden önce ittihatçıların toplumda inanılmaz itibarı vardı. Mütarekenin ardından ise imkanı olanlar yurtdışına kaçarken geride kalanlar sokağa çıkamaz hale geldiler. Yani tarih tekerrürden ibaret ve hepimizin geçmişten ders alması şart.