86 yıl sonra Ayasofya’yı yeniden ibadete açan Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti tarihine damgasını vurdu ve vurmaya da devam ediyor. Bugünden sonra İkinci Fatih ünvanını alırsa hiç şaşırmam çünkü Ayasofya’yı yeniden ibadete ancak Erdoğan açabilirdi. Duruşu, sözü, karizması ve cazibesi ile kendinden önceki hiçbir lidere benzemiyor. Halkta karşılığı olduğu için de 18 senedir hala iktidarda.
Erdoğan’ı sevmeyenler de çok ve şikayetçi oldukları konular var. Bunlardan biri onun yönetim şekli ve şikayetler genel çerçevede şöyle: “Kimseye otonomi fırsatı vermiyor; her şeyin içinde. Sözde her birimin başında görevli kişiler var ama adamların/kadınların neredeyse hiç söz hakkı yok. Ol dedim, oldu modeli.”
Aslında Erdoğan’ın herşeye karışmasının mantıklı bir sebebi var. Türk halkı olarak iyi birşey olursa onu baştakinin mahareti, kötü birşey olursa da yine onu baştakinin kabahati olarak görüyoruz. Fanatik olanlar da halk deyimiyle “İyi olur Allah’tan, kötü olur Erdoğan’dan” diyor. Erdoğan da kendisine laf gelmesin diye insiyatif ve sorumluluk alarak kendince önem atfettiği şeylere müdahil oluyor.
Erdoğan’ın bu yönetim şekline mikro yönetim deniyor. Yetkilerin paylaştırıldığı yönetim şekline ise makro yönetim deniyor ki norm kabul edilen yönetim şekli bu. Ama Türk Halkı mikro yönetici seviyor. Eskiden “Atatürk yaptı” diyordu, sonra Menderes, şimdi de Erdoğan. Tayyip Bey de bu sevginin hakkını veriyor.
Yeni yazılarımdan anında haberdar olmak için https://twitter.com/mehmet_y_ulutas hesabımı takibe alabilirsiniz.
Please follow and like us: