Türkiye’de son 120 yıldır “bizi kim kurtaracak?” tartışması var. Halk önce İttihad ve Terakki Cemiyetine bel bağlamıştır ülkeyi tekrar şanlı günlerine döndürsün diye. Ama 7-8 sene içerisinde Osmanlı’yı batırdıkları için halk onlara düşman olmuştur.
Ardından Mustafa Kemal Paşa’yı “kurtarıcı” olarak görmüştür. 1920’de Ankara’ya geldiğinde kitap bastırarak Gazi’yi “mehdi” ilan eden bile olmuştur. Atatürk hakikaten de Türkiye’nin yeniden ayağa kalkmasında büyük pay sahibi olmuştur. Ama halkımız bu sefer de bütün krediyi Atatürk’e vermiş ve onu insanüstü bir varlık haline getirmiştir. Menderes, Demirel, Ecevit ve Özal da ilk çıktıklarında “kurtarıcı” zannedilmiş ve beklentiye girilmiştir.
Bu beklentiler yanlıştır. Toplumlar aşağıdan yukarı gelişir. Halk nasılsa yöneticileri de öyle olur. O yüzden Türkiye bir “kurtarıcı” gelince değil; eğitimli, varlıklı, ahlaklı, yardımsever ve kültürlü insan sayısı arttığı zaman ilerleyecek. Çünkü liderlerimiz bu kesimin içinden çıkacak, ülkeyi yönetecek, güçlendirecek ve ileri götürecekler.
Vaktimizi ve enerjimizi PKK ile, FETÖ ile, darbeler ile, terör ile boşa harcatmak isteyenler her zaman olacaktır. Biz enerjimizi ve vaktimizi kendimizi geliştirmeye harcamalıyız. Kısacası iş bizde başlıyor ve bizde bitiyor.
18-12-2018