Globalleşen dünyada her ülke başka ülkelere bağımlıdır. Dışa bağımlılığı az olan ülkeler hem güçlü hem de istikrarlı olurken fazla olanlar için kırılgan ekonomi ve dalgalı döviz kaçınılmaz olur. Bunu önlemenin yolu kendi malını üretip dışarıya satmak ve sattığın kadar mal almaktır.

Hükümet en büyük ithal kalemlerinin Türkiye’de üretim şartlarını araştırmalı, geliştirmeli ve bunları üretme potansiyeli olan sanayicilerle paylaşmalı. Örneğin Koç’a demeli ki “arsayı biz verelim, 5 yıl vergi ve sigorta primi almayalım ama İPhone muadili telefonlar üretin”. Petrol ve doğalgaz gibi ürünlere alternatif olabilecek güneş ve rüzgar enerjisi üreticilerine teşvikler vermeli.

Türkiye’nin en büyük ithal kalemleri şöyle:
1. Kimya ve ilaç sanayi: Petro kimya ürünleri, polimerler, amino bileşenler, nano-teknolojik ürünler, aşılar.
2. Yarı iletken ve elektronik: Robotik, yeni nesil bataryalar, enerji depolama sistemleri, 5G haberleşme ürünleri, biyomedikal cihazlar.
3. Makine ve techizat: Sanayi robotları, takım tezgahları, iş ve tarım makinaları.
4. Motorlu kara taşıtları: Elektirikli araç motorları, yakıt pilleri, mobil uygulamalar.
5. Gıda sanayi: Organik gıdalar, enzimler, aramotikler, süt proteinleri, nişasta türevleri

Özetle Türkiye’nin ihracatı daha çok orta-düşük ve düşük teknolojik ürünlerden oluşuyor. Ama ithalatımız orta-yüksek ve yüksek teknolojik ürünlerden oluşuyor. Yani pahalı ürün (örneğin İPhone) alıp, ucuz ürün (örneğin fındık) satıyoruz. Sadece silah sanayindeki gelişmeler göğsümüzü kabartıyor. Osmanlı zamanından beri durum böyle. Asırlardır süren bu problemi kısa sürede çözmemiz mümkün değil. Ama çözüm adına radikal kararlar almak ve uygulamak şart.

12-08-2018

Please follow and like us:

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

error

Enjoy this blog? Please spread the word :)

  • Follow by Email
  • Facebook
  • Twitter